Besinleri ağız yoluyla vücuda alıp, dişler ve tükürük salgıları yardımıyla sindirime hazır hale getiririz. Ağızda meydana gelen sorunlar sindirim sürecini olumsuz etkileyeceğinden kötü ağız sağlığı aynı zamanda vücuttaki diğer organların sağlığını da tehdit eder. Diş çürüğü veya ağız enfeksiyonları. Kalp, böbrekler ve eklemler gibi farklı bölgelerde iltihaplanmalara neden olabilir.

Ağız, sindirim sürecinde oynadığı önemli rolün yanı sıra konuşma işlevinde de büyük önem taşır. Estetik olarak yüzümüzü tamamlayan ve sindirim sürecinde besinlerin parçalanmasından sorumlu olan dişler, konuşma sırasında seslerin düzgün bir şekilde iletilmesini sağlar, bu nedenle eksik dişleri olan kişiler bazı harfleri veya kelimeleri doğru telaffuz etmekte zorluk yaşayabilirler. Ayrıca asıl işlevi tat alma işlevini yerine getirmek olan dil; Sindirim ve konuşma süreçlerinde son derece önemlidir. Bütün bunlar bir arada düşünüldüğünde vücut sağlığına ve her dakika gerçekleştirdiğimiz bu temel işlemlere herhangi bir zarar gelmemesi için ağız sağlığına dikkat etmek gerekir.

Besin artıklarının diş üzerinde birikmesiyle oluşan bakteri tabakaları, bir süre sonra diş dokusunu aşındırabilecek asitler salgılamaya başlarlar. Gereken bakım ve temizliğin yapılmadığı durumlarda, salgılanan asitler diş minesinde oyuklar yaratır ve mikropların dişe kalıcı olarak yerleşmesine ortam hazırlarlar. Diş yapısının bozulmasına, diş ağrısına, ağız kokusuna sebep olan ve ihmal edildiği takdirde diş kaybına dahi yol açabilen bu sağlık sorununa diş çürüğü denir.

Dişlerin düzenli ve doğru şekilde fırçalanması, bakımlarına özen gösterilmesi dişlerde çürük oluşumunu ve diş eti hastalıklarını önlemek için oldukça önemlidir.

Diş eti hastalıkları (periodontal hastalık), dişi destekleyen dokuları etkileyen bir enfeksiyon hastalığıdır. Dişte çürük görülmese bile dişler periodonntal hastalık nedeniyle kaybedilebilir. Periodontal hastalık toplumda yaygın görülen kronik bir hastalıktır. Ağrılı seyretmediği için kişi tarafından farketmesi zordur.

Diş çevresi destek dokular; diş eti, diş kökü, çene kemiği ve dişin kökünü çene kemiğine bağlayan liflerdir ve bu yapı “periodonsiyum” adını alır. Enfeksiyonun sadece diş etini etkilediği durumlar “gingivitis” olarak isimlendirilir. Gingivitisin belirtileri; kırmızı, şiş, parlak, yumuşak kıvamlı ve kolay kanayan diş etidir. Kanama en önemli belirtidir.

Hastalık ilerleyerek diş eti ile birlikte kemikleri de etkilediği zaman “periodontitis” olarak tanımlanır. Periodontitisin belirtileri; diş etinde kanama, kırmızı/mavimsi-morumsu renk değişikliği, diş eti çekilmesi, diş eti büyümesi, dişlerde yer değiştirme, uzama, sallanma, abse oluşumu, hassasiyet ve kötü ağız kokusudur. Ağrı genellikle abse oluşumu ile birlikte görülür.

Diş eti hastalıklarının oluşumunda başlıca sebep hijyen eksikliği olsa da bazı dış etkenler de hastalık kaynağı olabildiği gibi hastalığının artmasına sebep olan faktörlerden olabilir. Bu faktörler aşağıda bahsedilmektedir. Sigara
Sigara diğer zararlarına ilave olarak periodontal hastalık görülme riskini de arttırmaktadır. Sigara içerdiği kimyasallar ve oluşturduğu ısı nedeniyle diş eti iltihabı belirtilerini maskelemektedir. Diş eti kanamasını baskıladığı için periodontal hastalığın tespiti hasta tarafından zor fark edilmektedir. Genetik
Çalışmalar periodontal hastalığa genetik yatkınlık olabileceğini göstermiştir. Ağız bakımı yeterli olmasına rağmen genetik yatkınlığı olan kişilerde hastalık görülme şiddeti fazladır ve erken yaşta diş kayıpları yaygındır. Dişlerin ağızda kalma şansını arttırabilmek için genetik yatkınlığı olan bireyler diş hekimine düzenli gidip kontrol edilmelidir. Ergenlik ve hamilelik
Vücutta artan hormonlar diş eti dokusuna da etki etmektedir. Bu dönemlerde diş eti hassaslaşır ve plağa karşı oluşan doku cevabı artar. Ağız bakımı yeterli olmazsa iltihap şiddetlenir ve hastalığın şiddeti artar. Stres
Stres enfeksiyonlarla mücadeleyi zorlaştırdığı için periodontal hastalık açısından bir risk faktörü olduğu yapılan çalışmalarda ortaya konmuştur. İlaçlar
Doğum kontrol hapları, antidepresanlar, bazı tansiyon-kalp ilaçları, bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar, sara tedavisinde kullanılan ilaçlar, astım tedavisinde kullanılan ve kortizon içeren sprey formundaki bazı ilaçlar diş etinde değişiklikler meydana getirerek ağız sağlığı üzerinde olumsuz etki gösterirler. Diş sıkma ve gıcırdatma
Diş sıkma ve gıcırdatma sonucu periodontal dokular üzerine gelen fazla yük diş eti çekilmesine ve kemik kaybı oluşumuna yol açmaktadır. Aynı zamanda periodontal hastalığın tedavisinin başarısını da olumsuz yönde etkiler. Diyabet
Diyabetli hastalarda enfeksiyon gelişme riski yüksek ve dokuların enfeksiyona karşi direnci azalmıştır. Bu nedenle diyabetlilerde periodontal hastalıklar daha kolay gelişebilir ve daha şiddetli yıkıma yol açabilir. Özellikle kontrol altında olmayan diyabette periodontal hastalığın şiddeti ve doku yıkımı daha da artmıştır. Aynı şekilde periodontal enfeksiyon varlığı da diyabetin metabolik kontrolünü zorlaştırır. Bundan başka diğer tüm enfeksiyonlarda olduğu gibi periodontal enfeksiyonun varlığı da diyabetin metabolik kontrolünü zorlaştırmaktadır. Yetersiz beslenme
Yetersiz ve kötü beslenme vücudun bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkileyerek enfeksiyonlarla mücadelesini zorlaştırır.

Ağızdaki besin artıklarını ağız ortamından uzaklaştırmak ağız ve diş sağlığımız için gereklidir. Mekanik olarak fırçalardaki kıllar, doğru şekilde kullanıldıklarında diş yapısındaki girinti-çıkıntılara ve diş aralarına yerleşen besin artıklarını çıkarmamıza yardım ederler.Ağız bakımında önemli olan mekanik temizliktir. İki dakika boyunca fırçalamanın klinik olarak anlamlı plak kaldırılmasını sağladığı gösterilmiştir.

Kullanılacak diş fırçası ve macununun seçiminde, ürünlerin onaylanmış ve diş hekimleri tarafından tavsiye edilmiş olmalarına özen gösterilmelidir. Sayısız diş fırçası tasarımı mevcuttur.Diş fırçası seçerken;

- Fırçanın kıllarının ulaşılması zor yüzeylere erişebilecek şekilde tasarlanmış olmalıdır.
- Diş fırçasının baş kısmının ağız içinde hareketi kısıtlayacak büyüklükte olmamalıdır.
- Fırçanın sap kısmının elden kaymayacak, rahatça kavranabilecek şekil ve dokuda olmasına dikkat edilmelidir.
- Yumuşak ve en fazla Orta sertlikte olan diş fırçası kılları ideal olandır. Sert kıllara sahip diş fırçaları diş minesine zarar verir ve dişeti çekilmesine neden olabilir.
- Diş eti çekilmesi olan kişilerde diş eti aşınması riskini en aza indirdikleri için yalnızca yumuşak kıllı diş fırçasının kullanılması önerilir.
- Ağız içi cerrahi operasyon sonrası operasyon bölgesinin temizlenmesinde ekstra yumuşak diş fırçaları da kullanılması önerilir.
- Tüm bu özelikleri taşıyan Difaş Pro–Clinic Slim Soft ve Difaş Pro- Clinic Ultra Soft Ddiş Fırçaları diş hekimleri tarafından da önerilmektedir.

Yapılan çalışmalar sonucunda manuel diş fırçaları ile şarj edilebilir diş fırçaları arasında bakteri plağının uzaklaştırılması açısından farklılık olmadığı öğrenilmiştir. Önemli olan mekanik olarak bakteri plağını etkin bir şekilde elimine etmektir.

Kullanılacak fırça ve macun uygun olarak seçildikten sonra, fırçalamak için bir takım teknikler vardır; Genel olarak, Amerikan Diş Hekimleri Birliği, diş fırçasını diş eti çizgisine 45 derecelik bir açıyla yerleştirmeyi ve titreşim hareketini önermektedir. Kullanılan teknik ne olursa olsun, fırçalama tüm yüzeylere temas etmelidir.

  •  Diş fırçası ıslatılmamalıdır.
  • Diş macununun fırça üzerine bir nohut büyüklüğünde konması tavsiye edilir. Macunun çok az miktarda konmaması gerektiği gibi, fazla miktarda konması da uygun değildir.
  •  Fırçalama hareketi diş etinden ağız boşluğuna doğru, dairesel hareketlerle yapılmalıdır. 
  • Fırçalamak için uygulanacak kuvvet normal düzeyde olmalıdır. Çok hafif fırçalamak yeterli temizliğin yapılamamasına, fazla kuvvet uygulamak ise dişlerin ve diş etlerinin zedelenmesine yol açabilir. 
  • Alt çenedeki dişler ile üst çenedeki dişler ayrı fırçalanmalıdır.
  • Yanak ve dudaklara bakan yüzeyler gibi, dil ve damaklara bakan yüzeylerin de fırçalanması gerekir.
  • Dişlerin çiğneyici yüzeylerinde ileri geri hareketler ile fırçalama yapılmalıdır. Azı dişlerin yüzeyindeki girintiler besinlerin yapışması için elverişli bir ortamdır, bu yüzden çürük oluşumunu önlemek için çiğneyici yüzeyleri fırçalamak unutulmamalıdır. 
  • Dil ve damak yüzeylerin fırçalanması, çoğu kişi tarafından ihmal edilse de ağız sağlığı için önemlidir. Dişler fırçalandıktan sonra, son aşama olarak dil ve damağın fırçalanması ile ağız temizliği tamamen sağlanmış olur.

Fırçalama işlemi sabah kahvaltıdan sonra, gece yatmadan önce, mümkünse her öğün sonrası yapılmalı ve en az 2 dakika sürmelidir.

Diş fırçası kimseyle paylaşılmaması gereken, kişiye özel bir bakım aracıdır. Diş fırçalarının 3 ayda bir değiştirilmesi tavsiye edilir, bu sürenin 6 ayı geçmemesi gerekir. Fırçanızın değişme zamanının geldiğini kılların renklerinin değişmesinden, şekil ve düzenlerinin bozulmasından kolayca anlayabilirsiniz.

Kıllar aşındıkça fırçanın etkinliği azalır. Bazı fırçalar, indicatorlü fırça kılları ile kullanım süresi dolan diş fırçalarında renk değiştirerek kullanıcıyı uyarmaktadır.

Bu kapsamda özel olarak geliştirilmiş olan Difaş İndicator Diş Fırçası da tercih edilebilir.

Her Gribal enfeksiyonlardan sonra diş fırçası yenilenmesi önerilmektedir.

Kullanımdan sonra diş fırçalarını dik konumda saklayın ve kurumaya bırakın. Nemli bir diş fırçasını kapalı bir kapta saklamak, mikrobiyal büyümeyi açıkta bırakmaya göre daha fazla hızlandırabilir.

Birçok diş macununun içeriğinde bulunan “fluorid”, diş çürüklerinin önlenmesine yardımcı olur. Dolayısıyla fluorid içeren diş macunlarını seçmeniz tavsiye edilir. Bunun dışında değişken ihtiyaçlara yönelik farklı diş macunları da diş hekimleri tarafından hastaya tavsiye edilebilir. Diş hassasiyeti, diş eti problemleri, tartar oluşumuna yatkınlık gibi çeşitli durumlarda diş hekiminizin önerdiği diş macunlarının kullanılmasına dikkat edilmelidir. Bu tip durumlara yönelik macunların diş hekimi onayı olmadan uzun süreli kullanımından kaçınılmalıdır.

Çay-kahve nedeniyle dişlerde renklenmeye sahip bireyler, iri partiküller içeren diş macunlarını tercih edilmelidir. Florür içeren bir diş macununun kullanımının biyofilm sıvısı ve tükürükte florür konsantrasyonu seviyelerini arttırması ve çürük riskinin azalması ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.

Dişeti çekilmesi, yanlış diş macunu ve fırçası kullanımı, asitli gıdaların sık kullanımı gibi nedenlerle oluşan diş hassasiyetlerinde hassasiyet giderici diş macunları kullanılabilir.Dişeti hastalığına sahip bireyler dişetine yönelik diş macunlarını kullanabilirler.

Macunların içinde bulunan farklı maddelerden dişlerin yararlanabilmesi için belli aralıklarla farklı macunlar tercih edilebilir. Araştırmalar macun seçiminde tadının ve yarattığı ferahlığın tercihte önemli olduğunu göstermiştir. Fakat bu yanıltıcı olabilir. Bireyler genel olarak ağız içi ferahlığı hissedince fırçalamanın süresini kısa kesebilmektedirler.

Dişlerin fırçalanması, diş aralarında kalan artıkların çıkarılması için her zaman yeterli olmayabilir. Fırçalama ile erişilmesi zor olan ve tam olarak temizlenemeyen bu alanların temizliği için diş ipi kullanımı gereklidir. Günde 1 defa, akşam yemeğinden sonra ya da yatmadan önce diş ipi kullanılması tavsiye edilir.

Diş ipi her iki elimizin orta parmağına dolanarak ve baş ve işaret parmakları ile ipi yönlendirerek kullanılır.

Diş ipini dişlerinizin arasından yavaş hareketlerle ve kontrollü olarak geçirilir. Dişetini yaralayacak sert ve ani hareketlerden kaçınmalıdır.

Dişin yan yüzeyine yaslayarak tek hareketle diş aralığından çıkarılmalıdır.

Aynı aralığa tekrar girilerek bu sefer diğer komşu dişin arayüzü temizlenmelidir.

Bu işlem tüm diş aralıkları için iki defa olacak şekilde tekrarlanmalıdır.

Ağızdan yayılan kötü kokular, kişini hem kendisini hem de çevresini rahatsız eden, sosyal hayatı olumsuz etkileyen durumlara yol açar. Bu kokular tüketilen besinler sebebiyle olabileceği gibi, bazı sağlık sorunlarının belirtisi de olabilirler. Sağlık sorunları kaynaklı yani patolojik ağız kokularının sebebi her zaman yetersiz ağız bakımı ya da diş çürükleri, diş eti rahatsızlıkları gibi ağız içi problemler olmayabilir. Solunum sistemi rahatsızlıkları, sinüzit, sindirim bozuklukları, bademcik enfeksiyonu, metabolik rahatsızlıklar gibi birçok etken ağız kokusuna sebep olabilmektedir.

Uygun tedaviye karar verilmesi için öncelikle ağız kokusunun sebebi tespit edilmelidir. Genel olarak, diş fırçalama ve diş ipi kullanımı ile düzenli ağız bakımı sağlandığında ağız kokusu büyük ölçüde önlenebilir. Buna ek olarak, gün içinde yanınızda ya da çalışma ortamınızda diş fırçası ve diş macunu bulundurmak, öğle yemeklerinden sonra diş fırçalamanıza olanak sağlar ve bu süreçteki ağız kokusu oluşumunu önler.

Ağız kuruluğu da ağız kokusuna neden olabileceğinden, bol su içilmesi bir önlem olarak değerlendirilebilir. Ağız içinin nemli olması, kötü kokuları yayan bakterilerin sayısını en aza indirir. Fırçalama imkanının olmadığı durumlarda ağzı su ile çalkalamak bir miktar temizlik sağlar. Eğer mümkünse, tuzlu su ile ağız gargarası yapmak ağızdaki asidik ortamı dengeler, böylece çürük oluşumunu ve ağız kokusunu önler. Ağız temizliği için önerilen ağız gargaraları da ağız kokusuna karşı etkili önlemlerdir.

Ağız içi aparatlarla ortodontik tedavi gören hastaların dişlerini daha dikkatli ve daha uzun süreli fırçalamaları gerekmektedir. Bu tedaviler sırasında kullanılması önerilen ortodontik diş fırçaları, hastaların daha etkili bir ağız ve diş temizliği yapmalarını sağlar. Diş tellerinin alt yüzleri ve kullanılan aparatların dip kısımmlar günde en az bir defa, ara yüz fırçası ile fırçalanmalıdır.

Yeterli ve dengeli beslenme, tüm vücut sağlığı için olduğu gibi ağız ve diş sağlığı için de önemlidir. İhtiyaç duyulan besinler alınamadığında bağışıklık sistemi zayıflar, kemik ve kas gelişimi yetersiz kalır. Vücut bunların sonucunda hastalık ve enfeksiyonlara daha yatkın hale gelir. Ağız ve diş sağlığı da tüm bunlardan olumsuz etkilenir. Özellikle çocuk yaşlarda kalsiyum, fosfor ve flor gibi minerallerin yeterli düzeyde alınması, diş gelişimi ve sağlığı için oldukça önemlidir. Bol karbonhidratlı diyetler, fazla şeker tüketimi gibi alışkanlıklar ağızda bakteri tabakalarının oluşumuna zemin hazırlar ve dişlerde çürük ihtimalini arttırır. Aynı şekilde asitli içeceklerin tüketimi de dişlerin aşınmasına ve dolayısıyla diş çürüklerine yol açabilmektedir. Bu ürünler olabildiğince az tüketilmeli ve tüketildikten sonra ağız su ile çalkalanmalıdır.

Diş fırçalama bakteri plağının tümünü uzaklaştıramaz. Sadece fırçalanarak dişler arasındaki plak elimine edilemez. Günde bir defa diş ipi kullanımı ya da arayüz fırçalarının kullanımı dişler arası yüzeylerin temizlenmesi için gereklidir.

Diş fırçası ve diş macunu ile ulaşamadığınız, dişlerin arayüzlerini temizlemek için diş ipi, arayüz fırçaları kullanılmalıdır.

Eğer arayüz bakımı yapmıyorsanız, dişlerinizin aralarında diş çürüğü oluşma ve dişeti hastalığına yatkınlık artar. Özellikle dişeti hastalığını önlemek için arayüz bakımı düzenli olarak yapılmalıdır.

  • - Dişler arasında diş ipi ile temizliğin yeterli olmadığı boşlukların olduğu ve dişeti çekilmesine bağlı arayüzlerde yemek artığı birikiminin olduğu durumlarda
  • İmplantların özellikle boyun bölgeleri ve arayüzlerinin temizliğinde
  • Kron ve köprü gibi sabit protezlerin arayüz ve boyun bölgelerinin temizliğinde
  • Ortodontik tedavi gören hastaların braketlerinin yan yüzlerinde, telin arkasında kalan, diş fırçası ile temizlenemeyen bölgelerde

Arayüz fırçası seçiminde komşu dişlere temas ederek ancak sıkışıp zarar vermeyecek bir boyut tercih edilmelidir. Arayüz fırçası kullanmadan önce mutlaka diş hekiminize başvurmanız gerekmektedir. Arayüz fırçası kullanımında en önemli nokta doğru boyut tercihidir.

Dil temizliği en az diş temizliği kadar önemli bir olaydır. Bu nedenle dil bakımını yapmalısınız. Dil temizliğinde uygulayabileceğiniz aşamalar şöyle sıralanabilir:

Dilinizi dışarı çıkarın ve inceleyin. Gördüğünüz beyaz bir görüntü varsa ki bunlar bakterilerdir. Öncelikli bu bakterili alanları dil temizleme aparatı yada diş fırçası ile titiz bir şekilde temizlemelisiniz. Daha sonra gargara ile çalkalama yapabilirsiniz. Bu ağzınızı da ferahlatacaktır.

Dil ve ağız bakteri yerleşimi için oldukça müsait bir bölgedir. Özellikle dil bu oluşuma çok müsaittir. Fakat dil temizliği büyük oranda bilinmez ve yapılmaz. Yapılması gerekli ve önemli bir bakımdır. Dil temizliği yapılmaz ise ağızda fark edilebilir olan ağız kokusu gibi kendini gösterebilir. Bunun yanında dişlerde çürümeye de yol açabilir. Çünkü ağız içi dar bir alan ve dişler dil ile bağlantılı. Her gün dilinizi temizleyebilirsiniz. Bakterileri ortadan kaldırmak tüm vücudunuzu olumlu yönde etkileyecektir. Korumaya alacaktır. Bakterileri ortadan kaldırmak duyu organlarınızı da iyileştirecektir. Sabah uyandığınızda sizde ağzınızda kötü bir tat ve kötü bir koku hissetmek duymak istemezsiniz. Bu nedenle bakımlarınızı yapmaya özen gösteriniz.

Günlük diş fırçalama işlemlerinizi yaptığınızda mutlaka bunun yanında ağız bakımı da yapmalısınız. Günde toplamda 2 kez yapılan ağız ve dil bakımı size yetecektir. Ama eğer ağzınızda kötü bir koku oluşumu var ise yine gün aşırı bakım yapabilirsiniz. Bu size iyi gelecektir. Fakat devam eden bir ağız kokusu ve dişlerde herhangi bir ağrı var ise mutlaka uzman bir diş hekimine ön bir muayene olunuz.

Ağız gargaralarının içinde bulunan florür, dişleri güçlendirmeye ve korumaya yardımcıdır. Bu ayrıca diş macununda bulunan florür için bir tamamlayıcı olarak düşünülmelidir.

Ağız gargaralarının düzenli kullanımı nefesi kötü kokudan arındırır ve ağzı gün boyu taze tutmaya yardımcı olabilir.

Ağız kokusu veya diş çürüğü yapan zararlı bakteriler ağız gargarasından etkilenebilir. Ağız gargaralarının tümü antibakteriyel etkilere sahip değildir, ancak ağızdaki bakteriyel yükleri azaltarak ağız yıkama işleminin daha kaliteli olmasına katkı sağlarlar.

Kullanım talimatları gargaranın markasına göre değişebilse de genel olarak tek seferde 15ml gargara suyu kullanımı önerilir. Ağza alınan gargara tüm dişlere temas edebilmesi için 30 sn boyunca çalkalanmalıdır. Bu aşamada dilin üzerindeki bakterilere de temas sağlanarak etki eder. Ağız gargaralarının içinde bulunan etken maddelerin etkisinin azalması nedeniyle gargara kullandıktan sonra ağzın su ile durulanmaması tavsiye edilir.

Uzmanlar bu konuda bir fikir birliğine varabilmiş değillerdir.

Bazı uzmanların görüşü diş ipi kullanımı ile dişler arasındaki film tabakasının giderilmesi sonrası diş macunu ve gargaranın dişlerin yüzeyine ulaşması kolaylaşağı yönündedir.

Bazı uzmanlar ise fırçalamadan önce gargara kullanmanın plakları diş yüzeyinden kaldırmaya yardımcı olabileceğini ve daha kapsamlı bir temizlik sağlayabileceğini iddia etmektedir.

Uzmanlar bu konuda bir fikir birliğine varabilmiş değillerdir.

Bazı uzmanların görüşü diş ipi kullanımı ile dişler arasındaki film tabakasının giderilmesi sonrası diş macunu ve gargaranın dişlerin yüzeyine ulaşması kolaylaşağı yönündedir.

Bazı uzmanlar ise fırçalamadan önce gargara kullanmanın plakları diş yüzeyinden kaldırmaya yardımcı olabileceğini ve daha kapsamlı bir temizlik sağlayabileceğini iddia etmektedir.

Ağız duşu üstünde yapılan araştırmalar sonucunda plağı tamamen uzaklaştırmasa da plağın azaltılmasında etkili olduğu bulunmuştur. Diş eti iltihaplanmasını ve diş eti kanamalarının azalmasında fayda sağlamıştır.

Plak tabakasını tamamen kaldırmadan kalınlığına etki ederek ağız florasının değişimine neden olmaktadır. Bu durum sonucunda rahatsızlıklar baskılanmış olur. Ağız bakımında ağız duşu diş ipi kullanımının yerini alamaz, sadece destekleyici bir görev üstlenir.

Halk arasında “takma diş” yada ‘’damak diş’’ olarak da bilinen çıkartılabilir protezleri kullananların dikkat etmesi gerekenler şunlardır:

  • Gece yatmadan önce protezlerin çıkartılarak mutlaka temizlenmesi gerekir. 
  • Protez çıkarıldıktan sonra diş eti ve dil yüzeyleri, yumuşak bir fırçayla fırçalanarak ya da ağız solüsyonu ile çalkalanarak temizlenmelidir. 
  • Protezdeki dişler protez temizleme fırçasıyla fırçalanmalıdır. Ayrıca protez temizleme tabletleri kullanılarak protezler temizlenmelidir. 
  • Fırçalandıktan sonra protezler ılık su ile iyice durulanır ve eğer tekrar ağza konulmayacaklar ise ağzı kapalı bir kapta, suda muhafaza edilir. 
  • Protez tekrar ağza takılmadan önce, ağız içinin yumuşak bir fırça ile temizlenmesi ve su ile çalkalanması önemlidir.
  • Protez yerleştirilirken, önce üst sonra alt çene protezi takılır. 
  • Protez kullanıcısı kendisi protezinin en iyi şekilde temizlese de senede en az bir kere diş hekimine giderek polisaj(cila) yaptırmalıdır. Unutmayın ki dişlerin üzerinde biriken diş taşları protezin üzerinde de birikebilir. Bu diş taşlarının gözeneklerindeki mikroorganizmaların temizlenmesi kolay değildir. 
  • Çıkarılabilir protezlerin bazen kullanılan dişlerin erimesi ile protezin dikey boyutu düşer ve yenilenmesi gerekir. Bazen de çene kemikleri ve yumuşak dokulardaki değişiklik nedeniyle protez uyumları bozulabilir, bu durumda diş hekiminiz protezinize besleme gibi işlemler yaparak protezinizde iyileştirmeler sağlayabildiği gibi protezin yenilenmesi de gerekebilir.

Dişlerin üzerinde bulunan bakteriler karbonhidratı parçalayarak asit oluşturur. Oluşan asit mineye zarar vererek dişin mineralizasyonunu bozar ve çürük oluşur. Dişler fırçalanarak yüzeyindeki bakteri içeren plak elimine edilir ve bakterinin zararlı etkisinden korunulabilir.

Biberonla birlikte verilen şekerli içecekler diş yüzeyine yapışır ve temizlennmezse çürüğe yol açar. Oluşan bu çürüklere ‘’Nursing Bottle Sendromu’’ veya biberon çürüğü denir.

Bebekler gece ağızlarında biberonla uyumamalı. Çocuk oturmaya başladığı zaman biberonu terketmeli ve bardak kullanmalıdır.

Çürükleri daha başlamadan engellemenin en etkili yolu; diş sağlığı ve bakımının öneminin ebeveynler tarafından çocuklara küçük yaştayken aşılanması ve sonrasında da devam ettirilmesidir.

İlk süt dişi ağızda görünür görünmez dişler temizlenmeye başlamalıdır. Dişin tüm yüzeyleri yumuşak ve küçük bir fırçayla temizlenmelidir. Çocuklara diş fırçalama alışkanlığını kazandırabilmek için her akşam temizlenmelidir.

2 yaşından küçük çocuklar günde 1 kez gece yatmadan dişlerini fırçalamalı. 2 yaşından büyük çocuklarda günde 2 kez fırçalanmalıdır.

Çocukların yaşlarına ve ağızlarının büyüklüğüne uygun olacak şekilde küçük yüzeye sahip diş fırçaları vardır. Çocuğa uygun olan fırça büyüklüğü ve yumuşak naylon fırça kılları tercih edilmelidir. Fırçalar üç ayda bir ve kıllar aşındıysa daha önce değiştirilmelidir.

Altı yaş altındaki çocuklar 500 ppm florür içeren diş macunu kullanmalıdır. Macun bezelye büyüklüğünde sıkılıarak kullanılmalı. Çocukların macunları meyve veya şeker aromalı olabilmektedir ancak çocuklar bu diş macununu tadı hoş geldiği için yutabilmektedir. Bu nedenle doğal tadı olan diş macunları seçilmelidir. Okula giden çocuklar yetiştinler için olan macunları kullanabilir.

Fırça seçimi diş tellerine uygun olmalıdır. Her gün diş fırçalamasına ilave olarak florürlü gargara kullanılmalıdır. Gargara gece yatmadan önce kullanılmalı ve ardından yeme içme yapılmamalıdır.

Çocuklar ebeveynlerini talit ederek çoğu şeyi öğrenirler bu nedenle diş fırçalama konusunda da sizi örnek alacaklardır. Dişlerinizi düzenli fırçalayın ve çocuğunuza fırçalamanın gerekli olduğu gibi eğlenceli bir şey olduğunu gösterin. Değişik desenli fırçalar veya fırçalama süresini takip etmek için kum saati alarak çocuğunuza hediyeler vererek fırçalama isteğini arttırabilirsiniz. Konu ile ilgili kitaplar ve diş hekimi ziyaretleri faydalı olabilir.

Yazı yazmaya başladığı zaman , çocuklar kendi dişlerini fırçalayabilecek durumdadır. Ancak yine de çocukları takip altında tutmak ve çocuğunuzdan sonra bir kez daha sizin fırçalamanız faydalı olacaktır.

Çocuklarda dönem dönem bu davranışlar görülebilir. Bu durumda çocuğu zorlamamak gereklidir. Neden fırçalamak istemediği araştırılmalıdrı. Gece yatmadan önce dişlerini fırçalayamayacak kadar yorgun olabilir o zaman fırçalama saatini erkene almak faydalı olacaktır. Fırçalarken çocuğunuza hikayeler anlatarak durumu eğlenceli hale getirebilirsiniz.

Çocuğunuza sürekli tatlı şeyler yerse dişlerinin çürüyeceğini anlatınız. Tümüyle tatlı yiyecekleri yasaklamak yerine günde bir kere ve yemek yedikten sonra tatlı şeyler yiyebileceğini söylemeniz gerekir. Tatlı şeyler yedikten sonra dişlerini fırçalaması gerektiğini hatırlatın. Diş fırçalayamacağı bir yerde ise tatlının ardından su içmesi faydalı olacaktır.

Doğada az bulunan bir mineral olan florür, içme sularımızda bulunur. Yaygın olarak emiklerimiz ve dişlerimizde bulunan florür, çürük oluşumunu engeller. Remineralizasyon sırasında florür mevcut olduğunda, diş minesine biriken mineraller dişlerinizi güçlendirmeye ve bir sonraki demineralizasyon aşamasında çözünmeyi önlemeye yardımcı olur. Böylece florür çürüme sürecini durdurmaya ve diş çürümelerini önlemeye yardımcı olur.

Asitlere olan direci artırır. Plaktaki bakterilerin metabolizmasını yavaşlatır böylece bakterinin asit üretmesini azaltır. Diş yüzeyindeki mineralizasyonu artırır ve çürüğü önler.

Maden suyu, siyah ve yeşil çay, deniz balığı, kepekli ve buğdaylı ekmek ve içme suyu florür açısından zengin gıdalar arasındadır. Ancak günlük yiyeceklerde çürük oluşumunu engellemeye yetecek florür bulunmamaktadır , bunun için ilave olarak yemeklerde florür içeren yemek tuzunu kullanılması önerilmektedir.

Florürün diş çürügünü engelleyici etkisi yemek esnasında başlar ve koruyucu etkisi tükürükteki florür oranı devam ettiği için yemekten sonra da devam eder.

Evet, kullanılmalıdır. Çünkü diş mineleri ne kadar florürle temas halinde olursa, florürün çürümelere sebep olan bakterilere karşı koruyucu etkisi o kadar iyi olacaktır. Fakat macuna ilave olarak florürlü tuz kullanmaya başladığınız zaman florür hapından vazgeçmeniz gerekmektedir.

Florür minerali çürüklere karşı güvenli ve etkilidir, ancak florür tüketim risklerinin farkında olmalısınız.

Dişleri gelişirken yüksek konsantrasyonda florür tüketen çocuklar - ya florlanmış diş macunu yutarak ya da çok fazla florür takviyesi alarak - diş florozu riski altındadır. Diş florozu, dişlerin yüzeylerinde çizgiler, lekeler veya çukurlar oluşmasına neden olan kozmetik bir konudur. Çizgiler ve lekeler kalıcı olmasına rağmen, çocuğunuzun diş sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisi olmayacaktır.

Çok miktarda diş macunu veya florür takviyesi yutmayı planlamıyorsanız, yetişkin olarak çok fazla florür tüketmeniz pek olası değildir. Çocuklarınızın çok fazla mineral almasından endişe ediyorsanız, florür maruziyetini sınırlamanın yolları hakkında diş hekiminizle konuşun. Çok fazla diş macunu kullanmadıklarından veya yutmadıklarından emin olmak için dişlerini fırçalarken çocuklarınızı denetlemeyi düşünebilirsiniz.

Diş hekiminin önerisi ve kontrolü altında florür cilası, florür gargarası ve florür jeli kullanılabilir.

Normalde yılda iki defa yapılan kontrol ve muayeneler yeterlidir. Diş çürüğü riski yüksek ise daha sık kontrol edilmesi gerekir. İlk ziyaretten sonra diş hekiminiz sizi bilgilendirecektir.

Diş hekiminde ilk ziyarette amaç diş hekimlerine karşı korku duymamalarını sağlamaktır. Çocuklarda diş hekimi korkusu oluşmasında ilk etken anne ve babaların diş hekimi korkusu bulunmasıdır. Diş hekimine gitmekle ilgili okuyabileceğiniz kitaplar veya oyunlar olumlu bir ilk izlenim oluşturacaktır.

Besin artıklarının diş üzerinde birikmesiyle oluşan bakteri tabakaları, bir süre sonra diş dokusunu aşındırabilecek asitler salgılamaya başlarlar. Gereken bakım ve temizliğin yapılmadığı durumlarda, salgılanan asitler diş minesinde oyuklar yaratır ve mikropların dişe kalıcı olarak yerleşmesine ortam hazırlarlar. Diş yapısının bozulmasına, diş ağrısına, ağız kokusuna sebep olan ve ihmal edildiği takdirde diş kaybına dahi yol açabilen bu sağlık sorununa diş çürüğü denir.

Dişlerin düzenli ve doğru şekilde fırçalanması, bakımlarına özen gösterilmesi dişlerde çürük oluşumunu ve diş eti hastalıklarını önlemek için oldukça önemlidir.

Besinleri ağız yoluyla vücudumuza alıp, dişler ve tükürük salgıları yardımıyla sindirime hazır hale getiririz. Ağızda oluşan sorunlar sindirim sürecini olumsuz etkileyeceğinden, ağız sağlığının bozulması vücuttaki diğer organları sağlığını da tehdit eder. Diş çürükleri ya da ağız içi enfeksiyonları; kalp, böbrek, eklemler gibi çeşitli bölgelerdeki enfeksiyonlara sebebiyet verebilirler.

Sindirimde oynadığı önemli rol dışında ağız, konuşma işlevinde de büyük öneme sahiptir. Estetik olarak yüzümüzü tamamlayan ve sindirimde besinleri parçalama görevini üstlenen dişler, konuşma sırasında ise seslerin düzgün olarak iletilmesini sağlarlar.Diş eksiği olan kişilerin bazı harf ya da kelimelerin düzgün telaffuz edilmesinde zorlanabilmelerinin sebebi budur. Ayrıca ana görevi tat alma işlevini yerine getirmek olan dil de; sindirim ve konuşma süreçlerinde kritik öneme sahiptir. Tüm bunlar birlikte düşünüldüğünde, bir bütün olarak vücut sağlığının ve her dakika gerçekleştirdiğimiz bu temel işlemlerin bir zarar görmemesi için ağız sağlığına dikkat edilmesi gerekmektedir.

Besin artıklarının diş üzerinde birikmesiyle oluşan bakteri tabakaları, bir süre sonra diş dokusunu aşındırabilecek asitler salgılamaya başlarlar. Gereken bakım ve temizliğin yapılmadığı durumlarda, salgılanan asitler diş minesinde oyuklar yaratır ve mikropların dişe kalıcı olarak yerleşmesine ortam hazırlarlar. Diş yapısının bozulmasına, diş ağrısına, ağız kokusuna sebep olan ve ihmal edildiği takdirde diş kaybına dahi yol açabilen bu sağlık sorununa diş çürüğü denir.

Dişlerin düzenli ve doğru şekilde fırçalanması, bakımlarına özen gösterilmesi dişlerde çürük oluşumunu ve diş eti hastalıklarını önlemek için oldukça önemlidir.

Diş eti hastalıkları (periodontal hastalık), dişi destekleyen dokuları etkileyen bir enfeksiyon hastalığıdır. Dişte çürük görülmese bile dişler periodonntal hastalık nedeniyle kaybedilebilir. Periodontal hastalık toplumda yaygın görülen kronik bir hastalıktır. Ağrılı seyretmediği için kişi tarafından farketmesi zordur.

Diş çevresi destek dokular; diş eti, diş kökü, çene kemiği ve dişin kökünü çene kemiğine bağlayan liflerdir ve bu yapı “periodonsiyum” adını alır. Enfeksiyonun sadece diş etini etkilediği durumlar “gingivitis” olarak isimlendirilir. Gingivitisin belirtileri; kırmızı, şiş, parlak, yumuşak kıvamlı ve kolay kanayan diş etidir. Kanama en önemli belirtidir.

Hastalık ilerleyerek diş eti ile birlikte kemikleri de etkilediği zaman “periodontitis” olarak tanımlanır. Periodontitisin belirtileri; diş etinde kanama, kırmızı/mavimsi-morumsu renk değişikliği, diş eti çekilmesi, diş eti büyümesi, dişlerde yer değiştirme, uzama, sallanma, abse oluşumu, hassasiyet ve kötü ağız kokusudur. Ağrı genellikle abse oluşumu ile birlikte görülür.

Besinleri ağız yoluyla vücudumuza alıp, dişler ve tükürük salgıları yardımıyla sindirime hazır hale getiririz. Ağızda oluşan sorunlar sindirim sürecini olumsuz etkileyeceğinden, ağız sağlığının bozulması vücuttaki diğer organları sağlığını da tehdit eder. Diş çürükleri ya da ağız içi enfeksiyonları; kalp, böbrek, eklemler gibi çeşitli bölgelerdeki enfeksiyonlara sebebiyet verebilirler.

Sindirimde oynadığı önemli rol dışında ağız, konuşma işlevinde de büyük öneme sahiptir. Estetik olarak yüzümüzü tamamlayan ve sindirimde besinleri parçalama görevini üstlenen dişler, konuşma sırasında ise seslerin düzgün olarak iletilmesini sağlarlar.Diş eksiği olan kişilerin bazı harf ya da kelimelerin düzgün telaffuz edilmesinde zorlanabilmelerinin sebebi budur. Ayrıca ana görevi tat alma işlevini yerine getirmek olan dil de; sindirim ve konuşma süreçlerinde kritik öneme sahiptir. Tüm bunlar birlikte düşünüldüğünde, bir bütün olarak vücut sağlığının ve her dakika gerçekleştirdiğimiz bu temel işlemlerin bir zarar görmemesi için ağız sağlığına dikkat edilmesi gerekmektedir.